29 Ekim 2008 Çarşamba

Komünizm Sonrası Arnavutluk’ta İslamofobi’nin Politik Suiistimali 1

Arnavutluk’ta İslamofobi’nin tarihi kökleri
Avrupa Konseyi’nin yakın dönemdeki yayımlarından birinde “İslamofobi”, “İslam’a, Müslümanlara ve onlara ilişkin meselelere karşı önyargı veya korku/kuşku. İster ırkçılığın ve ayrımcılığın günlük hayattaki şekillerinden isterse daha şiddetli biçimlerinden meydana gelsin, İslamofobi insan haklarına tecavüz ve sosyal uyuma karşı bir tehdittir.” şeklinde tanımlıyordu. (1) İslamofobi bir terim olarak ilk kez oryantalist bilimadamı Etienne Dinet tarafından 1922 tarihinde hazırlanan L’Orient vu de l’Occident isimli denemede kullanıldı. Bununla birlikte kavram, Müslümanların Batı Avrupa’da 1990’larda yüzleştikleri ayrımcılığın tanımlanmasında ortak bir deyim/tabir haline geldi. (2)

İslamofobi, bugün anlaşıldığı şekliyle, 11 Eylül sonrası Batı Dünyası’nda şiddeti yoğunlaşmış İslam karşıtı bir söylem ve pratiktir. İslamofobi kavramına o, yabancı düşmanlığından terörizm karşıtlığına uzanan bir çok farklı olaya sıklıkla anlamı kaydırılarak uygulandığından beri birçok yazar tarafından itiraz ediliyor. Marcel Maussen’in işaret ettiği gibi, “İslamofobi kavramı benzer ideolojik merkezden çıkan farklı şekillerdeki söylemlerin, açıklamaların ve işlerin her çeşidini birlikte gruplandıran, İslam hakkında rasyonel olmayan bir korkudur” (3) Bu çalışmanın yazarı gözlemledi ki, İslam ve Müslümanlar sanatta, edebiyatta, medya ve kamu işlerinde “ötekiler” ve medeniyetin düşmanları olarak gösterilerek İslamofobi kritik bir alan edindi.

Bu çalışmanın yazarı gözlemledi ki, İslamofobi sadece korku ile ilişkili değildir. Bilakis İslam ve Müslümanların simgelediğine yönelik akıldışı bir nefrettir. Arnavutluk örneğinde İslam ve Müslümanlar “öteki” ve medeniyet düşmanları olarak gösteriliyor ve İslamofobi şimdiki ve komünist geçmişten kalan sanat, edebiyat, medya ve kamuoyu tartışmalarında sunuluyor İslamofobi Arnavutluk’ta sıklıkla dine karşı (bizim örneğimizde İslam) geçmişteki komünist propaganda ile modern Hıristiyan ve özellikle Katolik ilhad ve Türk düşmanlığı ile karışmıştır. Terörizme karşı şimdiki savaş ve geçmişteki Osmanlı mirasına karşı nefret sıklıkla İslam karşıtı duygularla birliktedir. (4)

Öyle ki, yeni bir terim olarak İslamofobi, İslam ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz algılayışlar Avrupa’nın tarihine kolaylıkla dayandırılabilir. Haçlılardan sömürgeciliği, İran İnkılabından Irak’taki mevcut savaşa kadar İslam ve onun izleyicileri İslam ve Hıristiyanlığın karşılaştığı Avrupa’da ve diğer yerlerde alışılmış bir şekilde yanlış tanıtılmıştır. Karen Armstrong’un gösterdiği gibi, İslam’ın Batı’ya doğru gelişi ve Haçlıların bulunuşu, İslam ve onun peygamberi Batı Medeniyeti’nin en büyük düşmanı oldu ve her çeşit çirkin ve aşağılayıcı terimler onun tehdidini tanımlamak için geliştiriliyordu. (5)

Güneydoğu Avrupa’da, İslam ve Müslümanlar hakkındaki kötü görüşler 14. ve 15. yüzyıllardaki Osmanlı genişlemesiyle ulaştı. Yerel Hıristiyan kiliseler İslam’ı bütünüyle kötülük olarak gördü ve Osmanlı’nın Avrupa’daki zaferlerini kendi dinleri ve iktidarlarına karşı bir tehdit olarak algıladılar. Buna rağmen İslamofobi Balkanlardaki en büyük etkisine sadece 19 yüzyıl boyunca ve 20.yüzyılın başlarında, Osmanlı, yeni doğan Balkan milliyetçilikleri ve onların Avrupalı destekçilerinin fiziki ve propaganda saldırısı altında kaldığında ulaştı. Balkanların hemen hemen tüm “milli tarihyazıcılar”ı Türkleri ve onların dinini zalim ve baskıcı “öteki” olarak yansıttı.

Arnavutların büyük çoğunluğu Müslüman olduğu halde İslamofobi ve Türkfobi Arnavut devletinin kurulduğu 1912’den beri Arnavut kültürünün bir parçası oldu. Çünkü Balkanlardaki İslam Türklerle ilişkilendiriliyordu ve onların kovulmasıyla Arnavut milliyetçileri, (öncelikle Hıristiyan ve Bektaşi geçmişe sahipler) imparatorluğun düşmesinden sonra iktidara getiriliyordu, Türklere karşı nefret ile doldurulmuş bir milli hikaye inşa ettiler ve doğrudan veya dolaylı olarak Arnavutluk’un Sünni Müslümanlarını onların işbirlikçileri olarak resmettiler.

Arnavutluk’taki İslamofobinin ruhu komünizm döneminde daha da güçlendiriliyor ve kurumsallaştırılıyordu. Diğer Balkan milli aziz hikayelerinden komünistlere milliyetçilerden kalan “milli yeniden doğuş” hikayesine kadar aşırı Türk ve İslam karşıtı önyargılar kendilerini modernleştiriciler olarak görenlerce yaratılıyordu. Sonuç olarak, komünistler Osmanlı İmparatorluğunun Arnavutluk’taki 500 yılını Arnavutluk’u Avrupa ana’dan ve onun aydınlık medeniyetinden koparan karanlık ve ortaçağ dönemi olarak resmettiler(6). Modern Arnavutluk’taki tarih kitaplarında Osmanlı İmparatorluğu Arnavutluk’un geri kalmışlığı için suçlanıyordu (hala da suçlanıyor) ve imparatorluğu yöneten Osmanlı memurları, yani beyler, paşalar, ağalar Müslüman din adamları, hocalar, dervişler ve müftülerle birlikte sıklıkla Arnavutluk’un sosyal felaketlerinin temel sebebi olarak gösteriliyordu. Komünist rejimde tüm basımlar, filmler, kitaplar,resimler ve şiirler modernleşme öncesi Arnavutluk’un Osmanlı memurlarını Türkçü ve bir noktadan sonra Arnavut olmayanlar olarak resmetti. Bir Avrupa ülkesindeki Asyalı işgalciler ve yabancılar olarak “zalimler” şeklinde etiketlemeyle komünist tarihçiler yığınları kendi gelenek ve miraslarına karşı kolayca maniple ettiler (7).

İslamofobi aynı şekilde, oryantalist motiflerin kullanımı yoluyla sosyalist realizmin sanatına aktarılıyordu. Böylece beyler, ağalar, kulaklar, hocalar, dervişler ve tüm Müslüman inananlar bir elinde Arnavut milletinin “ilerici” Avrupalı tabiatını baskıcıya teslim eden oportünist ve işbirlikçiler olarak resmedilerek kötüleniyordu. Komünist rejim tarafından Arnavutluk’ta İslam’a karşı organize edilen savaş lufta kundër zakoneve prapanike (modası geçmiş uygulamalara karşı savaş) olarak bilinir. Bu savaşla Arnavutluk’ta tesettür kıyafeti, alkol ve domuzdan kaçınma gibi Müslüman gelenekleri kadar tanrı ve ahiret inancı da söküldü.

Komünist Arnavutluk’un medya ve sanatında Müslüman ve Türk yetkililer çoğunlukla anadollakë (Anadolular), prapanikë (çağdışılar), tradhëtarë (dönekler), dallkaukë (dalkavuklar), turqeli (küçük Türkler), dylberë (homoseksüeller), aziatikë (Asyalılar), fanatikë (fanatikler), bixhozçinj (kumarbazlar), përdhunues (ırz düşmanları) ve barbarë (barbarlar)olarak damgalandı. Onlar . ana görevleri İslamlaştırma yoluyla Arnavutluk’u Avrupa’dan koparıp feudal Asya’nın bir parçası yapmak olan kötülük yüklü bir misyona sahip insanlar olarak tanımlanıyorlardı. Enis Sulstarova’nın gösterdiği gibi, İsmail Kadare, komünist ve şimdiki dönemde Arnavutluk’un milli edebiyatının ana başlıca yaratıcısıdır, İslamofobinin ve Oryantalizmin en önemli yayıcısıdır. (8)

Hiç yorum yok: